Haberler

Boya Üreticileri İçin Üretimin Çevresel Etkisi

Maydos kaplama

Boya Üreticileri

ABD Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü'ne göre, 1984 yılında boya üreticilerinin yüzde altmışı yirmiden az işçi çalıştırırken yalnızca yüzde üçü 250'den fazla işçi çalıştırıyordu. Her ne kadar bu çalışmanın sonuçları sektörün genelini temsil etmese de, küçük dükkanların, düşük istihdam riskleri ve sağlık ve güvenliği sağlamak için gereken uzmanlık dahil olmak üzere çeşitli faydaları vardır. Boyama, hammaddelerin birleştirilmesini, karıştırılmasını, dağıtılmasını, inceltilmesini, kapların doldurulmasını ve depolanmasını içeren karmaşık bir süreçtir.

Düşük istihdam riski

Boya üreticilerinin çalışanları artan nöropsikolojik semptom riskiyle karşı karşıyadır. Bu belirtiler önemsiz görünebilir ve kolayca göz ardı edilebilir. Ancak bunlar aslında yaşam boyu sağlık sorunlarına yol açabilecek ciddi durumlardır. Bu işçiler, şizofreni ve bipolar bozukluk da dahil olmak üzere beyin bozuklukları geliştirme açısından yüksek risk altındadır. Sonuç olarak işyeri ortamının bu çalışanlar için güvenli olması kritik öneme sahiptir.

Boyaların kalitesi

Boyanın kalitesini belirleyen birçok faktör vardır. Her şeyden önce istenilen performans özelliklerini sağlamak için pigmentlerin nasıl kullanıldığını anlamak önemlidir. Pigmentler, kaplamanın parlaklığını, leke direncini, dayanıklılığını ve renk tutma özelliğini arttırmak için kullanılır. Daha yüksek kaliteli boyalar daha fazla ana pigment kullanır ve daha az genişletici pigment içerir. Ayrıca daha iyi yapışma, dayanıklılık ve renk tutma özelliğine sahiptirler. Boyalarda kullanılan bağlayıcı da boyanın kalitesini ve performansını etkiler. Yağlı boyalar tipik olarak keten tohumu yağı, soya yağı veya alkid adı verilen değiştirilmiş yağlar içerir.

Boya üreticisi ayrıca katı madde ve katkı maddelerinin yüzdesi de dahil olmak üzere ürünlerinin bileşimi hakkında bilgi sağlayacaktır. Bu bilgiler genellikle MSDS sayfaları olarak da bilinen malzeme güvenlik veri sayfalarında bulunur. Bu belgeler, galon başına katı madde miktarı, özgül ağırlık ve galon başına ağırlık dahil olmak üzere boyanın özelliklerini ve özelliklerini listeler.

Boya üreticilerinin kalitesi genellikle ürünlerinin fiyatını takip eder. Daha yüksek kaliteli boyalar daha pahalı ana pigmentler içerir, bu da daha kolay uygulama ve daha iyi renk kalıcılığı sağlar. Daha kaliteli boyaların üretiminde daha iyi bağlayıcılar da kullanılır, bu da onları daha dayanıklı ve çatlamaya karşı dayanıklı kılar. Daha yüksek kaliteli boyalar ayrıca daha fazla katı madde içerir; bu da boyanın dayanıklılığı ve performansı açısından daha iyidir.

Yüksek kaliteli boyalar üreten markalardan biri Michael Harding'dir. Bu İngiliz üretici, tereyağ kıvamı, yüksek pigment yükü ve uzun ömürlü tüpleriyle tanınır. Michael Harding ayrıca eski ustalardan ilham alan geniş bir boya yelpazesi de sunuyor. Diğer iyi markalar arasında Blockx, Gamblin ve Schmincke Mussini bulunmaktadır.

Üretim sürecinden kaynaklanan kirlilik

Boya ve kaplama endüstrisi hava ve su kirliliğine en büyük katkı sağlayan sektörlerden biridir. Üretim sürecinde kullanılan kimyasalların çoğu zehirlidir ve solunum sorunlarına neden olur. Bazı boya üreticileri çevre düzenlemelerine uyum sağlarken bazıları uymamaktadır. Bununla birlikte çevreciler ve devlet kurumları, şirketleri sürdürülebilir satın alma uygulamalarını takip etmeye ve kirlilik çıktılarını en aza indirmek için bilinçli bir çaba göstermeye teşvik ediyor.

Bu kimyasalların çoğu uçucu organik bileşiklerdir (VOC'ler) ve insan sağlığına zararlıdır. VOC'lerin insan vücudu için son derece tahriş edici olmasının yanı sıra kanserojen olduğu da bilinmektedir. Bunlara maruz kalmak astım, solunum sorunları, gözlerde tahriş ve baş ağrısı gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca yeraltı sularını ve içme suyu kaynaklarını da kirletebilirler.

Boya üreticilerinin üretim süreçlerinin etkilerini en aza indirmek için gezegenin geleceğini düşünmesi gerekiyor. Çevrenin korunması endüstri için acil bir konudur ve Çevre Koruma Ajansı (EPA) şu anda boya üretim atıklarının tehlikeli maddeler olarak sınıflandırılıp sınıflandırılmayacağını değerlendirmektedir. Boya üretim atıklarının tehlikeli madde olarak kabul edilebilmesi için zehirli kimyasallar içermesi veya yanıcı olması gerekir. Bu değişiklik, düzenli depolama alanlarına atılan atıkların büyük bir bölümünü etkileyebilir.

İyi bir kirlilik önleme stratejisi, çalışanların ve tedarikçilerin eğitilmesini içermelidir. Şirketler kullanılmış boyanın yeniden kullanımını teşvik etmek için bir boya değişim programı kullanabilirler. Alternatif olarak boya yeniden işlenmek üzere üreticiye iade edilebilir. Ayrıca yerel operatörler ve mülk sahipleri ile kirlilik azaltma planları geliştirmek için çalışma grupları oluşturulabilir. Bu çalışma grupları aynı zamanda üreticilerin kirlilik azaltma hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olacak teknik bilgiler de sağlayabilir. Ayrıca EPA kurallarına uymak için de çalışmalılar.

Boya ve kaplama üreticilerinin genellikle uçucu organik bileşiklerin emisyonlarını düzenleyen EPA düzenlemelerine uymaları gerekir. Bu kuralın amacı işçileri ve çevreyi korumaktır. Sonuç olarak boya üreticileri artık çabalarını kirliliğin önlenmesi ve emisyon kontrolüne odaklıyor. Üreticiler, VOC emisyonlarını sınırlayarak, ürünlerinin kalitesini artırırken çevrenin korunmasına da yardımcı olacak.

Üretimin çevresel etkisi

Boya üreticileri açısından üretimin çevresel etkisi, boya ve kaplama firmaları için önemli bir konudur. Üretim sürecinde kullanılan kimyasallar hava ve su kirliliğine katkıda bulunur. Bu kirleticiler insan sağlığına zararlı olabilir. Ek olarak, pigmentlerin öğütülmesi ve öğütülmesi işlemi, toksik hava kirleticileri içeren tozun açığa çıkmasına neden olur. Neyse ki şirketlerin emisyonlarını sınırlamalarına yardımcı olacak düzenlemeler mevcut ve aynı zamanda çevre açısından daha bilinçli olabilirler.

Boya üretiminin en dikkate değer çevresel etkisi, üretiminde kullanılan uçucu organik bileşiklerden (VOC'ler) kaynaklanmaktadır. Bu kimyasallar oksijenle reaksiyona girerek hava kirliliğine ve küresel ısınmaya katkıda bulunan ozon oluşturur. Ayrıca yeraltı sularını ve içme suyu kuyularını da kirletebilirler. Bu kimyasallar kurutma işlemi sırasında da havaya karışarak insanlara ve çevreye zarar verebiliyor.

Boya üretimiyle ilgili bir diğer önemli konu da petrol kullanımıdır. Bu madde yaygın olarak kullanılmasına rağmen çevreye birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Petrol sızıntılarına katkıda bulunmanın yanı sıra, yaban hayatına zarar verebilecek kaynakların tükenmesine de katkıda bulunur. Çevre üzerinde olumsuz etkileri olabileceğinden, boya üretiminde kullanılan petrol miktarının azaltılması önemlidir.

Boya üreticileri bu konuyu birçok yönden ele alıyor. Bunun bir yolu atıkların geri dönüştürülmesidir. Bir boya üreticisi atığı, tasnif edilip ayrılacağı geri dönüşüm tesisine gönderecektir. Bu atıklar üç ana kategoriye ayrılacak: geri dönüştürülemeyen boya, geri dönüştürülebilen boyalar ve geri dönüştürülemeyen atıklar. Geri dönüştürülemeyen boyalar çöp depolama alanlarına atılırken, plastik ve metal kaplar sıkıştırılarak ayrı ayrı geri dönüşüme gönderiliyor. Geri dönüştürülebilir boyalar söz konusu olduğunda bu malzemeler renklerine göre sınıflandırılır. Bunlar daha sonra karıştırılır ve herhangi bir parçacığın giderilmesi için filtrelenir. Daha sonra dağıtım için paketlenirler.

Otomotiv, denizcilik, inşaat ve genel endüstriyel uygulamalarda boya kullanımının artması

Büyüyen kentleşme, boya ve kaplamalara olan talebin artmasına neden oldu. Asya-Pasifik bölgesindeki kentleşme oranı dünyadaki en yüksek bölge olup, 2030 yılına kadar nüfusun neredeyse yarısı şehirlerde yaşamaktadır. Bunun sonucunda bölgede yüksek katlı binalar ve inşaat projelerinde artış görülmüştür. Boya ve kaplamaların giderek daha fazla kullanıldığı uygulamalar arasında otomotiv ve deniz araçları boyama da yer alıyor.

Boyalar genellikle katmanlar halinde uygulanır ve her katman farklı bir işlevi yerine getirir. İlk katman genellikle korozyonun önlenmesini sağlayan ve yüzeyi ıslatan bir astardır. Sonraki kat şeffaf veya ara kat olabilir. Son katman son kattır.

Otomotiv ve denizcilik uygulamalarının yanı sıra ahşap ve inşaat alanlarında da boya ve kaplamalar kullanılmaktadır. Bu boyalar ve kaplamalar bina yüzeylerini ultraviyole radyasyonun yanı sıra çevresel hasarlardan da koruyabilir. Bu endüstrilerdeki boya ve kaplamalara olan talebin artmasının pazar büyümesine yol açması bekleniyor.

Boya ve kaplama üreticileri, ürünlerine giderek daha fazla yenilenebilir ve biyo bazlı bileşenler dahil ediyor. Bu ürünler tarım, denizcilik ve ormancılık malzemelerinden oluşmaktadır. Düşük VOC ürünleri de popülerlik kazanıyor. Örneğin, PPG PAINTS milyonda 100 parçadan daha az içeren su bazlı akrilik boya sunmaktadır. Doğrudan metale (DTM) kaplamalar başka bir trend. Bunlar daha çevre dostudur ve iki katlı bir sistemle karşılaştırılabilir performans sağlar.

Boyaların uygulanması karmaşık bir süreçtir. Birkaç adım gereklidir. Ana adımlardan biri astar kat uygulamaktır. Bu adım korozyonun önlenmesine yardımcı olur. İkinci adım şeffaf bir kat uygulamaktır. Şeffaf kaplama parlak bir katman oluşturur ve ultraviyole ışığa dayanıklı olmalıdır.